İstanbul Alibeyköy'de özel bir lisede çalışan 74 yaşındaki müdür İbrahim Oktugan, 5 ay önce açığa alınan bir öğrencisi tarafından 5 kez öldürüldü. Olaya tepkiler artarken okullarda şiddetin artmasının nedenleri ve şiddetin önlenmesi için ne gibi koruyucu önlemlerin alınması gerektiği sorusu hem öğretmenler hem de öğrenciler açısından bir kez daha gündeme geldi. Kültür Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi. Üniversitenin Ceza Adaleti ve Psikoloji Araştırma Birimi Üyesi ve Direktörü Doç. Ayhan Erbay konuya ilişkin şunları söyledi: “Toplumda hoşgörü artarsa okullarda da artar. “Tersine şiddet arttığında okullarda da daha sık görüyoruz” dedi.
Doç. Son dönemde okullarda yaşanan şiddet olaylarının sıklığı değerlendirildi; bu olay, müdür İbrahim Oktugan'ın öğrencisi tarafından okul bahçesinde izinsiz silahla öldürülmesiyle yeniden gündeme geldi. Dr. Ayhan Erbay, şunları söyledi: “Okullarda şiddet yeni bir olgu değil. Geçmişte yoğun şiddet vardı ama artık eskiye göre yıkıcılık arttı. Öğrencinin öğretmenlere, öğretmenlerin öğrencilere veya ebeveynlerin öğretmenlere yönelik şiddet içeren doğası, mağdura daha kalıcı zarar vermek için daha yıkıcı hale geldi. “Bu korkutucu ve endişe verici” dedi.
“TOPLUMDA ŞİDDET VEYA YIKICI DAVRANIŞLAR ARTTIĞI TAKDİRDE OKULLARDA DA ARTTI”
Doç. Dr. Erbay, bu durumların nedenlerini mikro ve makro sosyal açıdan şöyle değerlendirdi:
“Okullar aslında toplumun mikro ölçeğidir. Okullarda da benzer kural, yönetmelik veya yönetimleri görüyoruz. Orada da kurallara uymadığınız takdirde kurallara ve yaptırımlara maruz kalıyorsunuz. Dolayısıyla mikro toplumu bir okul olarak tanımladığımızda makro toplumdan beslenir. Çünkü mikro toplumun bir parçası olan öğretmenler, öğrenciler ve veliler de toplumun bir parçasıdır ve toplumdaki her türlü durumdan ve değişkenden etkilenirler. Toplumda hoşgörü artarsa okulda da hoşgörü artar. “Toplumda şiddet ya da yıkıcı davranışlar artıyorsa, aynısını okullarda da görüyoruz.”
Doç. çeşitli yaptırımlarla öğrencilerin toplumdan soyutlanmasının öğrenciler üzerindeki etkisini farklı boyutlarda ele aldı. Dr. Erbay, “Çocuklar okullarda normlara aykırı davranışlar sergilediğinde disiplin, okuldan uzaklaştırma veya en sonunda okuldan atılma söz konusu oluyor. “Mikro toplumdan izole edilen bir çocuk, okuldaki arkadaşlarından da izole olmaya başlar ve kendini yalnız hissetmeye başlar” dedi.
Doç. okulda izole edilen çocuğun, etiketleme olduğu için ailede ve mahallede de izole edildiğini belirtti. Erbay, etiketlenen çocukların beklendiği gibi davranmaya, saldırgan davranışlarda bulunmaya ve şiddet göstermeye başladığını söyledi.
“SALDIRGANLIK GERÇEKTE BİR DUYGU AMA ŞİDDET ÖĞRENİLMİŞ BİR DAVRANIŞTIR”
Bu noktada dikkat edilmesi gereken noktalar olduğunu belirten Doç. Saldırganlığın aslında bir duygu olduğunu ve şiddetin öğrenilen bir davranış olduğunu vurgulayan Erbay, şöyle konuştu: “Saldırganlık aslında bir duygudur ve çocuk bu duyguyu herhangi bir nedenle hissedebilir. Bunun temelinde ise hayal kırıklığı yaşanır. Durum böyle olunca sorumluyu aramaya başlayacak.” Bu noktada öfke birikimi devreye giriyor ve eğer çocuk şiddete maruz kalmışsa ya da şiddetin nasıl uygulandığını öğrenmişse, kendisi de mağdur olabiliyorsa, şiddetin davranışsal yönünü de bulunduğu ailede görmüşse. Yaşadığı yerel birimde kendisinin de bu şiddete maruz kalıp kalmadığı “Uygulanacak”.
“ŞÜPHESİZ OLARAK OKUL VE AİLE İŞBİRLİĞİ ÇOK ÖNEMLİ”
Ceza Adaleti ve Psikoloji Araştırma Birimi Kurucu Müdürü Doç. Dr., müstehcen davranış sergileyen çocukların özel olarak tespit edilerek düzeltici önlemlerin alınması gerektiğini söyledi. Dr. Ayhan Erbay, şunları söyledi: “Şüphesiz ki okul-aile işbirliği çok önemli. Öğretmenlerin çok aktif bir rol oynaması gerekiyor. Bu müdahale programları kapsamında, gösterge niteliğinde davranışlar sergileyen çocukların bu olaylar yaşanmadan önce tespit edilmesi, okul ikliminin iyileştirilmesi ve öğrencilerin okula aidiyet kazanmalarına yardımcı olmak amacıyla bu çocuklara öğretmenler ve aile bireyleri de dahil olmak üzere bazı müdahale programlarının uygulanması oldukça önemlidir. “Okula aidiyet güçlenirse ailenin öğretmenlerle ya da okul yönetimiyle bağı güçlenir, çocuğun okula değer vermesi kolaylaşır.”
“ŞİDDETİN KENDİNİ İFADE ETME YOLU OLMADIĞI ANLATILMASI GEREKİYOR”
Doç. danışmanların gerektiğinde öğretmen ve öğrenciler arasında bir köprü olarak önemli bir rol oynadığını belirtti. Erbay, öğrencilere şiddetin kendilerini ifade etme yolu olmadığının anlatılması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu: “Danışmanların konumunu biraz sorgulamamız gerekiyor. Kararı öğretmenler verebilir ama eğitim programlarına müdahalenin de bu çerçevede yapılması gerekiyor. Özellikle davranış değiştirmemiz gerekiyorsa ve çocuğun bilişsel kapasitesi düşükse bu bilişsel kapasitenin geliştirilmesi gerekir.” Bunu arttırmak için çocuğa bunun aslında normal bir davranış olduğunu göstermek doğru davranış olacaktır; düşmanca tutumların, kendini ifade etme biçiminin şiddet olmadığının, saldırganlık ve benzeri öfke duygularının ortaya çıkması durumunda ortadan kaldırılması için rehber öğretmenlerle işbirliği içinde nasıl bir plan geliştirilebileceğinin anlatılması. Bunun yapılabileceği ve böyle yapılarak başarılabileceği durumlar olması gerekir.”